13 Kasım 2011 Pazar

fitili kim ateşleyecek?

ilkokul dördüncü sınıfa gidiyorum. ele avuca sığmayacak cinsten, diş sıktıran çocuklardanım. pazar günü. sömestre tatilinin son günü. yanımda benimle yaşıt biri erkek biri kız iki arkadaşım daha var. ankarada bir apartman önünde oturuyoruz. bütün tatil azıttığımız için yapacak çok birşey bırakmamışız ankara sokaklarında. lafın kısası: sıkılıyoruz.
kafamda tilkiler.
"kızkaçıran" alalım diyorum.
"harika fikir" diye ekliyorlar.
tdk bu ürüne torpil diyor. bkz.

torpil (Fr. torpille)

1. Genellikle bayramlarda çocukların eğlence aracı olarak kullandığı yanıcı madde.
2. den. Savaş gemilerinde su altı silahı olarak kullanılan büyük bomba, torpido.
3. mec. Bir kimseyi kayırma işi.
4. mec. Kayırıcı.

tek sıkıntı pazar günü açık bir kırtasiye bulmak. elimizden kaçmaz. buluyoruz. bütün kutuyu alıyoruz. kutuda yaklaşık 100 adet torpil. başlıyoruz çankaya sokaklarında patlatmaya.
güm.
bakkalın önüne.
bam.
karşı komşunun balkonuna.
"beş tanesini aynı anda yakalım" fikri geliyor boyu benden biraz uzun kız arkadaştan. dahiyane bir fikir. kibritler ateşleniyor. gürültülü birkaç güm daha. baloncu geliyor. "balon alıp balonlara bağlayıp yakalım" diyor hafif şişman erkek arkadaş. cepteki son harçlıkları veriyoruz baloncuya. bağlayıp yakıyoruz. hayalini kurduğumuz kadar şaşalı olmuyor balonlu torpil. balon yükselirken torpil ipin ucunda deli gibi daireler çiziyor. suratlarda yeniden sıkkınlık ifadeleri. kutuda otuza yakın torpil kalmış. kafamdaki tilkiler düzüşmeye başlamış. "barutlarını bir yerde toplayıp patlatalım" diyorum.
fikrim anında onaylanıyor.
plastik bir kap buluyoruz ve torpillerin içlerindeki barutu kapta birleştiriyoruz. bir kahve fincanı kadar barutumuz oluyor. hafif şişman olan, boş torpillerden birinden yakacağımız fitili alıyor ve barutun ortasına dikiyor. eserimiz tamam.
üç kafa plastik kabın etrafında tartışmaya başlıyoruz.
fitili kim ateşleyecek?
tartışmanın galibi malesef ben oluyorum . heyecanlıyız çünkü üçümüzde ne olacağını düşünmüyoruz.
kaba eğiliyoruz.
ben kibriti yakıp fitile değdiriyorum.
bom!
şiddetli patlama sesi kulağımda, yumruk gibi bir ısı suratımda patlıyor.
her taraf beyaz bir duman. iki arkadaş dumanın içinde hoplayıp zıplıyorlar. keyifleri yerinde.
dumanın içinden çıkıyorum. şişman olanın surat ifadesi beni görünce değişiyor. sersem gibiyim. birden bir acı hissediyorum. yüzümdeki her gözenekten içeri bir iğne batırıyorlar hissi. suratımda yumurta pişirmek mümkün. çığlık çığlığa eve koşuyorum. beni gören ablam bayılıyor.
aynaya koşuyorum.
suratın ve saçımın bir kısmı yanmış. annem fonda deli gibi koşturmaya başlamış. suratımın derisi yer yer kahverengi. yanmış et ve saç kokusu. babam kolumdan tutuyor ve evden çıkıyoruz. hastahaneye gitmek üzere arabaya biniyoruz. kafamı köpekler gibi arabanın camından çıkartıyorum. rüzgar suratıma vurduğunda acı kesiliyor. kırmızı ışıkta durduğumuzda tekrardan acıyla bağırmaya başlıyorum. babamın iki ayağı bir pedalda. hastahaneye yetişiyoruz. iğneler, kremler, deri temizleme, bandajlama. iz kalmayacak. iğnenin etkisiyle ağrı kesiliyor. doktor beni rahatlatmak için; "suratından şarapnel parçaları çıkardığım askerler oldu" gibi bir cümle kuruyor.
küçük olduğum için çok anlamıyorum.
tdk bu kelime için çok sevimli bir tanım yapmış. buradan yakın;

şarapnel (Fr. shrapnel)

a. ask. Patladığında etrafa küçük parçalar saçan bir tür top mermisi.

okula gidemiyorum. işime geliyor.
üç dört gün içinde surat toparlamaya başlıyor. okuldakilerin dalga geçmeleri; kaş, kirpik ve saçların çıkmasıyla orantılı bir iki hafta sürüyor. yeni tilkilerin gelmesiyle bu olayı rafa kaldırıyorum.

son.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder