8 Kasım 2011 Salı

d80 ve dijital salaklar

bir prodüksiyon şirketinde reji asistanlığı yapıyorum. sevmediğim reklamlar. bebek bezleri. tadı rezalet ürünler. bebekler. yabancı modeller. haftada dört reklam. ajans toplantıları. toplantıya yetişmek için trafikte arabadan inip motorsikletlere otostop. bütün ekip tanımadığı birilerine sarılmış halde motor üzerinde. ağlayan bebekler. yoğun ve stresli. parası iyi.
sevdiğim ve yetenekli olduğunu düşündüğüm bir arkadaşım var. en azından birşeyler yapmak istiyor. editör. montajcı denmesine kızıyor. sete çağırıyorum. reji olarak.
sabah suratında bir gülümseme geç geliyor sete..
ben de sırıtıyorum. sorun yok.
şirketle sevişme faslını badiresiz atlatıyor. herşey iyi. patron garip. çalışanlar garip. işler garip. müşteriler garip. parası iyi.
patronla konuşup arkadaşı yalvar yakar editing işine - montaja denmesine kızıyor - bildiği ve iyi olduğu işe yönlendiriyorum. elimden gelen bu.
işler iyi gidiyor. herkes mutlu. aklımda fotoğraf makinesi. almam lazım. patrona aldırmaya karar verip ağlamaya başlıyorum. ağlama bir ay sürüyor ve işte makine elimde. patron dışında herkes yine mutlu. o parasını ödedi. makineden herkes yararlansın. sürekli fotoğraf çekiyoruz. alet keyifli. bizim elimizde vasatın üzerinde malzemeler. daha ne duruyoruz. durmuyoruz. fotoğraf çekiyoruz. bir müddet.
makineyi kaybediyor bu bizim arkadaş. sarhoşken takside unutuyor. taksi dağa kaçmış. içimize oturuyor. "bununla barışık ol" diye ekliyor. iyice oturuyor.
geçiyor.
bir iki sene sonra arkadaş elinde bir makineyle geliyor. şirketin makinesi olduğunu söylüyor. aradan bir sene daha geçiyor. makine şirketin makinesinden abisinin makinesine dönüşüyor. inanılmaz bir teknoloji. içten içe kemiren bir vicdan azabı yok değil. hissediliyor.
ve bir müddet sonra itiraf ediyor.
"bu makine benim abi" .
bu sefer içime oturmuyor. bildiğim bir şey.
arkadaşı orada, kabloları arasında, boğulurken bırakıyorum. son gördüğüm nokta orası oluyor.

son



*makineden kalan fotoğraflardan biri. afiyetle.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder